Ana içeriğe atla

FELSEFİ DÜŞÜNCENİN ÖZELLİKLERİ

Antique Age Egypt Walls Corridor Loop Motion Background - Storyblocks


ESKİÇAĞ YUNAN DÜŞÜNCESİ BAĞLAMINDA FELSEFENİN KURULUŞU: FELSEFİ DÜŞÜNCENİN ÖZELLİKLERİ


Felsefi düşüncenin temel niteliğini oluşturan yargılardır. Felsefe kişisel bir uğraş olduğu için aynı problemi herkes kendine göre kurmak, önemsediği sorularla ilgili kendi cevaplarını oluşturmak ve onları gerekçelendirmek zorundadır. Felsefe tarihi ve filozoflar felsefenin iskeletidir, onu giydirmek felsefe yapmaktır. Bu amaçla, Eskiçağ Yunan Düşüncesini, kaostan düzene, mitolojiden felsefeye giden yolu ve ilk filozofları anlatarak felsefi düşüncenin özelliklerini vurgulamaya çalışacağız.

Felsefe Öncesi

Aristoteles “bütün insanlar doğal olarak bilmek ister” derken aslında keyfi bir bilme isteğine vurgu yapar. Dünya çetin bir yerdir ve insan hayatta kalmak için bilmek zorundadır. Eliade’ye göre insanlaşma süreci ayağa kalkma ile başlamıştır ve bu dik duruş, mekansal farkındalık yaratmıştır. İlk insan bu sınırsız, meçhul, tehditkar boşluğun içine atılmış hissetmekten yola çıkarak gelişir (Eliade, 2018: 15). İnsanın en önce karşılaştığı gerçeklik kaostur. Kaostan düzene geçiş, arkaik toplumlarda mitolojik hikayelerle açıklanmıştır ve insanın evren tasavvuru olmuştur. Bıçak’a göre; insanın, kendini bilmesi ve kendisini evrende güvenceye almasının yolu olan evren tasavvuru, teorik bir temellendirmedir (Bıçak, 2014: 347). Eskiçağ Yunan dünyasında “kendini bilmek”, mitoloji şairlerinin açıkladığı, ölçüye (metron), insaf duygusuna yapılan atıftır. Aristokrat anlayışa göre; Moira (kader), herkesin doğuştan hakkını oluşturan eşit payı belirtirken, Metron, insanın aşmaması gereken sınırlı bir ölçüye hakkı olduğunu gösterir (Thomson, 1997: 258). Mitoloji şairleri, dayanaklarını ve kaynaklarını açıklamadığı gibi, bilginin sorgulanmasını da kabul etmemiştir. Verili bilgiye dayalı bilgelik, sınıflı toplumu oluşturan ve onu yöneten siyasi ideolojinin temeli olmuştur.

Felsefenin Kuruluş Sancıları

Mitolojiye, bilgeliklere göre kurulmuş siyasi ve toplumsal sistemin, ekonomik gelişmelerin de etkisiyle gücünü kaybetmeye başladığı bölgelerde (Miletos) insanlar (zenginleşen orta sınıf) akla dayalı yeni bir düzen (evren) talep etmeye başlamışlardır. Bu dönemde, Aristoteles’e göre, ilk filozoflar, ilk neden arayışına girmişlerdir ve sadece maddi yapıdaki ilkeleri öne sürmüşlerdir. Thales için ilke (arkhe) “su”dur (Aristoteles, 1996: 983b5 - 25). Mitolojiden çok kopmayan bu düşünce, tanrıları işin içine katmadan evreni açıklama denemesidir (Bıçak, 2018: 44). Her şeyin ilk ilkesinin su olması, bu ilkenin evren tasavvurunda yer etmesi; eşitlikçi bir toplumsal bakış açısını tetikleyerek, toplumu yönetmek için, soya dayalı ayrıcalıkları ortadan kaldırmanın yolunu açmıştır. Dürüşken’e göre, Thales’ten sonraki filozoflardan Ksenophanes'in şiddetli eleştirileriyle mitoloji şairlerinin yarattığı dünya ve ideallerle kavga etmesi, toplumun hem yaygın dinsel inancını hem de siyasal yapısını sarsmıştır (Dürüşken, 2014: 93). Ardından Herakleitos, sınıfların yeni düzenlenişine anlam katarak, düşüncenin herkese özgü olduğunu, evrenin akıl yoluyla kavranması gerektiğini ileri sürerek dış dünyanın doğru bir yansısı olmayan düşlerden kurtulmanın yolunu açmıştır (Thomson, 1997: 300 - 305). Herakleitos, oluş filozofu olarak kabul edilirken, Parmenides tam tersine, hareketin olmadığını belirtmiştir: Gerçeklik, tek, hareketsiz ve değişmez bir varlıktan oluşur (Bıçak, 2018: 46).

Gerçeği tanımak; onu ayırmak, kavramlaştırmak, sınıflandırmak demektir. Bıçak’a göre; kavramlaştırmak, bir terimi tanımlayarak ilke haline getirmek ve onu görelilikten kurtarmaktır. Sınıflandırma ise tanımlamanın bir başka unsurudur. Sınıflar, içeriğin ne olduğunu ve konunun saflığını sergilerler. İçeriği netleştirmek tutarsızlıkları ortadan kaldırarak düşüncenin açıklama gücünü yükseltir (Bıçak, 2018: 272 - 273).

Eleştirel Tarih

Klasik Yunan düşüncesinin kurulduğu çağ, M.Ö. 5. Yüzyıl, önemli siyasi ve askeri çalkantılara da sahne olmuştur. Karşılaştırmalı tarihçiliğin geliştiği bu dönemde Heredotos, Pers savaşları ekseninde Yunanlılık bilincini öne çıkaran metinlerinde, eleştiri yönteminin en karakteristik özelliklerini de sergilemiştir. Bu dönemde felsefenin de merkezi olan Atina’nın Ispartalılarla yaptığı Peleponnes savaşını anlatan tarihçi Thukydides, entelektüel bir kaygıyla siyasi düşünceyi tarihi bir temele oturtmaya çalışmıştır (Bıçak, 2018: 62 - 66).

Şüphe ve Sofistler

Şüpheyi felsefenin merkezine yerleştiren ve bilgi konusunda yeni sorular ile dönemin evren tasavvurunu alt üst eden sofistlerdir (Bıçak, 2018: 68). Sofistler, felsefeyi siyaset temeline oturtmak isterken (s 102); hiçbir şeyde ve hiçbir yerde kesin bir bilgiye ulaşılamayacağını, sadece insana yararlı olanların doğru olarak alınması gerektiğini savunmuşlardır (Dürüşken, 2014: 141). Dönemin Atina’sında sofistlerin kuşkuculuk pazarlamakta oldukları, Sokrates'in de aynı yolun yolcusu olduğu iddia edilmiştir. Ama Sokrates, diğer insanların ortaya koydukları bilgilerin geçersizliğini göstermekle ilgilenmiş ve sofistlerden farklı olarak cehaletinin farkında olmakla övünmüştür. (Kenny, 2011: 177) Doğasının gereğini yerine getirdiğini, amacına uygun davrandığını ve bu sayede mutlu olduğunu düşünen Sokrates, ünlü savunmasında; Atinalıları sağduyuyla, gerçeklerle ve ruhunu daha iyi kılmakla değil; daha çok para, şan ve şöhret kazanmaya çabalamakla suçlar (Platon, 2019b: 48).

Platon ve Aristoteles

Sokrates’in idamından sonra M.Ö. 4. Yüzyıl Atina’sı Platon’un gözünde bozulmuş, illetli bir toplumdur. O, eserlerinde felsefeyi tekrar yüceltmeye çalışır. O’na göre felsefe, ruhu karanlıktan aydınlığa çevirme, yani gerçek varlığa yükseltme işidir (Platon 2019a: 521c). Filozof, doğruyu görmesini sevendir (475e) ve her şeyin özünün bilgisine ulaşan diyalektikçidir (534b). Devlet kitabında önerdiği sisteme göre devleti filozoflar yönetmelidir (473d). Platon, verdiği yanıtların doğruluğuyla değil, sorduğu soruların önemiyle ve bu soruların çoğunun bugün hala tartışma konusu olmayı sürdürmesi sebebiyle kuşku götürmez bir üstünlüğe sahiptir (Kenny, 2011: 115). Bıçak’a göre ise Platon, hakikat türü bilgilerin tanrısal bir kaynaktan geldiğine inandığı için “bilge”dir. Platon'un öğrencisi Aristoteles’e göre verili bir bilgi söz konusu değildir; doğa araştırmalarına bağlı olarak hakikatin keşfedilmesi gerekir. Felsefi düşüncenin özelliklerinden birisi de yöntemdir. Bu açıdan felsefenin gerçek kurucusu Aristoteles’tir (Bıçak, 2018: 257). Kendi hocasını bile eleştirmekten çekinmeyen Aristoteles bi­lim kavramını ilk ortaya koyan kişi olduğu gibi bilimlerin aleti olarak tanımladığı mantığı kurarak objektif hakikatin bilgisinin araştırılmasını felsefeye kazandırmıştır. Aristoteles'e göre felsefi düşünce (teoria), kendisi dışında hiçbir hedefe yönelmez, kendine özgü bir haz taşır, kendine yeterlidir, dingincedir, bir insan için olabildiğince kesintisizdir, yaşamın tamamını kapsarsa tam mutluluktur (Aristoteles, 2018: 1177b20)

Sonuç

Son olarak; Felsefi Düşünce, şüpheden yola çıkan, akıl yürütmeye dayalı, gerekçelendirilmiş, açıklama gücü yüksek, tutarlı, sorgulanabilir, yanlışlanabilir, eleştiriye açık, iyimser, sistemli bir hakikat arayışıdır. Bu arayış esnasında, farklı sebeplerle ve her seferinde yeniden, “hakikat” tekrar tekrar kurulur.


KAYNAKÇA

Aristoteles: Metafizik, Çev. Ahmet Arslan, Ankara, Sosyal Yayınlar, 1996

Aristoteles: Nikomakhosa Etik, Çev. Saffet Babür, Ankara, Bilgesu Yayıncılık, 2018

Bıçak, Ayhan: Evren Tasavvuru, İstanbul, Dergah Yayınları, 2014

Bıçak, Ayhan: Felsefi Düşüncenin Oluşumu (.pdf), İstanbul Üniversitesi AUZEF Felsefe Lisans Programı 2019 - 2020 Ders Kitapları, 2018 (Çevrimiçi) http://auzefkitap.istanbul.edu.tr, 15 Mayıs 2020

Dürüşken, Çiğdem: Antikçağ Felsefesi, Alfa Yayınları, İstanbul, 2014

Eliade, Mircea: Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi 1, Çev. Ali Berktay, İstanbul, Alfa Yayınları, 2018

Kenny, Anthony: Batı Felsefesinin Yeni Tarihi 1. Cilt Antik Felsefe, Çev. Serdar Uslu, İstanbul, Küre Yayınları, 2011

Platon: Devlet, Çev. Sabahattin Eyüboğlu - M. Ali Cimcoz, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019

Platon: Sokrates’in Savunması, Çev. Ari Çokona, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019

Thomson, George: İlk Filozoflar, Çev. Mehmet H. Doğan, İstanbul, Payel Yayınları, 1997

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Felsefenin Temel Kavramları

FELSEFENİN TEMEL KAVRAMLARI Felsefe nedir? Kavram nedir? Felsefenin temel kavramları nelerdir?  Bilgi türleri ve felsefe İlâhî/dinî bilgi Beşerî/aklî bilgi Bilimsel bilgi Felsefî bilgi Felsefe filos+sofos hikmeti seven / hikmet sevgisi Felsefe – feylesûf (filozof) Pisagor / Sokrat Felsefenin temel kavramları: Adalet Nedir? Ahlak Kanıtı Ahlak Akıl Analitik A Priori A Priori Bilgi Aksiyom Algıcılık Alman İdealizmi Analoji Anlam Antik Felsefe Aşkın Aşkınlık Atomculuk Aydınlanma Bilim Bilim Felsefesi Bilinç Çıkarım Değer ve Değer Felsefesi Deizm Determinizm Diyalektik Empirizm İdealizm Fenomenoloji İlk Felsefe Kavram Madde Mantık Materyalizm Rasyonalizm 1. HAFTA:  ADALET NEDİR? Bu haftaki dersimizde;  Felsefenin ve siyaset bilimin en temel kavramlarından ve problem alanlarından birisini oluşturan “Adalet” ve “Ahlak Kanıtı” kavramlarını tarihsel bir sunum içinde ele alınacaktı...

Sosyoloji I Ders Notları

4. KÜLTÜR 4.1. KÜLTÜR NEDİR "İnsanın toplumun bir üyesi olarak elde ettiği, bilgi, inanç, sanat, ahlak, hukuk, adetle ve diğer yetenekler ile alışkanlıklardan oluşan karmaşık bir bütündür”. 4.2. KÜLTÜRÜN ÖĞELERİ  Değerler Değerler, bize iyi, kötü, güzel, çirkin, ahlaki, gayrı ahlaki veya arzu edilen ve edilemeyen şeyler hakkında ölçütler sunar. Farklı dinlerden ve gruplardan oluşan modern çoğulcu toplumda değer yönelimi son derece karmaşıktır.Değerler, belirli sosyal sonuçlara yol açar.  Değerlerin genel işlevlerini şu şekilde sıralamak mümkündür: Değerler, kişilerin ve birlikteliklerin toplumsal değerinin yargılanmasında hazır araç olarak kullanılır. Değerler kişilerin dikkatini istenilir, yararlı ve önemli olarak görülen maddi kültür nesneleri üzerinde odaklaştırır. Her toplumdaki ideal düşünme ve davranma yolları, değerler tarafından işaret edilir. Değerler kişilerin toplumsal rolleri seçmelerinde ve gerçekleştirmelerinde rehberlik eder. Değerler...