Dersin Amacı
Bu derste, felsefe üretmemiş toplumlarda düşünce üretme tarzını ve öne çıkan konuları tanıtmak ve felsefi düşünce tarzıyla kıyaslanmasını sağlamak amaçlanmaktadır.- Dersin sonunda öğrenciler şu sorunlar hakkında bilgi sahibi olacaklardır :
- Düşünce tarihinin teorik temellerini ve belli başlı konularını ortaya koymak
- Teorik düşüncenin ne olduğu ve ne tür sorunlarla uğraştığını göstermek.
- Sorunlar hakkında düşünce üretmenin yollarını anlatmak.
- Felsefenin üzerinde uğraştığı sorunların bilgeliklerde nasıl ele alındığını anlamak.
Sıralanan bu sorunlar, felsefenin konularını, yapısını ve yönteminin nasıl geliştiğini anlamak için çok gerekli arka plan oluşturmaktadır.
Felsefenin Amacı
Elimizdeki bilgilerin güvenirliliği felsefeyi başlatan sorudur. Felsefi düşünce tarzının temeli şüphedir. Felsefe soru sormayı disipline etmiştir.
- Açıklama gücü daha yüksek metin oluşturmak
- Birbirimizin düşüncelerini alt etme savaşı, çatışma
- Kavramların anlam sınırlarını belirlemek
- Anlamları bozup yeniden kurmak, berraklaştırmak
Okumak ve çalışmak, çatışma için kurşun biriktirmektir. Ancak felsefede üstün olma amacı yoktur.
KÜLTÜRÜN OLUŞUMU
Ders içeriği: Kültürün evrimi, Toplayıcı ve Avcı topluluklar incelenmektedir.Kültür ve Kurumlar
Felsefe düşünce tarzıdır. Düşünce tarzını anlamak için insanların nasıl yaşadığını anlamak gerekir.
Aklın en önemli becerisi kültürel varoluşu temellendirmesidir.
Kültürün evrimi: Dil gelişimi -> Alet üretimi -> Beslenme, güvenlik, barınma...
İnsanlığın ürettiği her şeye kültür denir. Herhangi bir konuda fikir üretmek isterseniz kullanacağınız her şey sahip olduğunuz kültürden gelir. Varlığımız kültür üzerinden gerçekleşir. Çünkü biz insanlar, hayatta kalmak için bilgi birikimine dayanmak zorundayız. Bilgi birikimimiz başkaları üzerinden gelir. İnsan kendi varoluşunu kendine yani insanlık kültürüne borçludur.
Zaman, kültürel varoluşun negatif güç kaynağıdır. En az değişen kültürdür. Kültür durağandır. İnsan olmanın en önemli aşaması kültür inşa etmesidir. İnsan kültür sayesinde zamanın yıkıcılığına karşı direnebilme imkanına kavuşmuştur.
Kültürün en önemli örneği dildir. Dil, kültür öğeleri içinde ahlak ile birlikte en tutucu olanıdır. Kültürel yapımızın en önemli unsuru geleneklerdir. Gelenekler içten içe zamanla değişirler. Ahlak temelde aynı kalır.
İnsanın ihtiyaçları kültürün üretilmesinin sebebidir. İhtiyaçlar değerlere dönüşür, değerler kurumları oluşturur. Gelenekler de kurumlardan sonra oluşur.
En basit şekliyle şöyle açıklanabilir: Beslenme -> Ekmek -> İktisat
Beslenme insanın en temel ihtiyacıdır. Ekmek beslenme için kullanılan bir değerdir. Ekmek üretimi için, buğday tarımı, tarım aletleri, fırınlar icat edilmiş ve sonucunda da iktisat kurumu meydana gelmiştir.
Ahlak anlayışı evrenseldir. Temeli aile bireylerinden başlamak üzere insanlara karşı sorumluluktur. Ahlak bağlayıcı değildir. Aile dışındaki bireyleri kapsamaz. Ahlakın hukuk kurumuna evrilmesi toplumsal varoluşun temel ihtiyacıdır.
Aile temel toplumsal kurumdur. Toplumsal hukuğun temeli evliliktir. Ahlak anlayışı, aile bireyleri ile başlamıştır. Aileyi aşıp, klana ve kabileye daha sonrasında da büyük toplumlara gelenekler yoluyla aktarılmış olmalıdır.
NEOLİTİK DEVRİM
Ders içeriği: Tarıma Geçiş, Şehirleşme, Zanaatlar, İlk bilimler ele alınmaktadırlar.Medeniyet
Pek çok yazara göre, en az iki milyon yıl olduğu tahmin edilen insanlık tarihinde, bilişsel devrim, tarım devrimi ve bilimsel devrim gibi üç büyük devrimden bahsedilebilir.Dil gelişiminin başladığı 150 bin yıl önce bilişsel devrim de başlamıştır. En eski ve değişmeyen kültürel yapı dildir. İnsanlık tarihinde aile, otuz veya kırk kişilik klan (sülale) ve sayısı en fazla ikibine kadar çıkabilen kabileler toplumsal yapının ilk örnekleridir. Klanların karşılıklı evlilikleri ve dolayısıyla hukuk kurumunu inşa etmeleri kabilelerin oluşmasını sağlamış olmalıdır.
Kabileler kökendir, avcılık ve toplayıcılıkla (daha çok toplayıcılık) doğadan beslenirler. Kabilenin önde gelenleri büyücü ve savaş şefidir. Büyücüler köyün bilge kişisidir. Kabile dönemlerindeki büyücüler, aynı anda şair, tiyatrocu, kahin, hekimdirler ve bugünkü entellektüel kelimesinin karşılığı sayılabilirler. Başlangıçta tek kişi iken tapınaklar geliştikçe rahipler şeklinde sayıları artmaya başlamıştır.
Medeniyet, yerleşik hayata geçiş ile yani tarımla başlar. Tarıma geçişe Neolitik Devrim denilmiştir.
Neolitik Devrim: Buğday üretimi -> Bahçe -> Tarla -> Yerleşik hayat -> Tarım araç ve gereçlerinin üretimi -> Nüfus artışı ->Yayılma -> Köyler -> İnanç sistemi...
Medeniyetin merkezi kutsal merkezlerdir. Kutsal merkezler kökeni ve geleceği bir arada tutan yapılardır. Kabile kültüründe kaya, ağaç, nehir, göze gibi doğal oluşumlar kutsal merkezler olarak kabul edilirken yerleşik kültürlerde köy meydanına inşa edilen tapınaklar kutsal merkez olmuşlardır.
Her toplum için yaşadığı çevre evrenin merkezi olarak görülmüştür. Dünya denildiğinde kendi kutsal merkezi etrafında inşa edilmiş yaşadığı çevre kastedilmiş bu çevrenin, köyün, şehrin dışındaki her şey dünya dışı olarak düşünülmüştür. Dolayısıyla kendi dünyasının dışı insanlar için tehlikelidir.
Kabile kültüründeki büyücülerin yerini alan rahipler merkezi kutsal yapı olan tapınaklar ile birlikte iktisadi kurumların da temelini atmışlardır. Tapınakların giderleri vergi sistemini doğurmuştur. Savaş ganimetleri, başka kabilelerden yağmalanan iktisadi değerler (mal veya köle) tapınakların mülkü sayılmıştır. Hasat sonrası ürünlerden vergi alınmasıyla da birlikte tüm bu ürünler depolanmaya başlanmıştır. Tapınaklar gittikçe büyümeye başlamıştır. Buna bağlı olarak, bireyler tapınaktan borç almaya, borçları geri ödemek için iktisada bağlı bir hukuğa ve iktisada bağlı bir yazı geliştirilmesine de ön ayak olmuşlardır. İktisadi merkez haline dönüşen tapınakların, düşman kabilelerin saldırılarına karşı korunması da gerekmiştir. Böylece devletin oluşması için gerekli bütün kurumların tapınakta ortaya çıktığı kabul edilebilir. Sümerlerde tapınak ve saray yan yanadır.
Kabilelerde hiyerarşik olarak şu kurumlar bulunur: İktisat, Hukuk, Ordu, İnanç. Bu kurumlara yönetimin eklenmesi ile “devlet” meydana gelir”
Devlet
Devlet medeniyetin taşıyıcısıdır. İnsanlığın her türlü başarısının sebebi medeniyet oluşturması ve dolayısıyla devletleşmedir.
Kabile tarafından oluşturulmuş kurumlara yönetim kurumu da eklenince devlet ortaya çıkar. Başlangıçta devletin yöneticileri tanrılar tarafından özel olarak seçilmiş veya onların soyundan geldiğine inanılan kişilerdir. Hükümdarların tanrısal niteliği meruiyetlerinin sorgulanmaması anlamına gelir. Ancak bütün kültürlerde hükümdarların üzerlerine aldıkları görevi layıki ile yerine getirmek zorunluluğu vardır. Örnek olarak Eski Türklerde başarısız hükümdar "kut"unu kaybetmiş sayılır ve görevden alınıp yerine başka bey seçilir.
Zanaatlar
Yerleşik hayattaki zorunlu ihtiyaçların karşılanmasına yönelik gelişen uzmanlaşma alanlarına zanaatlar denir ve zanaatların ortaya çıkması toplumlaşmanın en önemli göstergelerinden birini oluşturur.Modern zamana kadar değişme bozulma ile aynı anlamda kullanılmıştır. Ancak zanaatlarda, bu inanışın dışında kalarak, gelişme olumlu sayılmıştır. Medeniyeti oluşturan, insanlığı ilerleten zanaatların bilgisidir.
İlk zanaat muhtemelen büyücülük ile bağlantılı olarak tıp bilimidir.
Neolitik devrim ile birlikte aşamalı olarak gerekli zanaatlar ortaya çıkmıştır. Tarım yapabilmek için tarım aletleri, su taşımak, pişirmek için çömlekçilik ilk zanaatlardır. Doğru miktarda su ile kili karıştırarak yaklaşık altıbin derecelik fırınlarda pişirilmesiyle üretilen çömlekler, zanaatlarda pratik bilginin ulaştığı seviyeyi göstermesi bakımından önemlidir.
Çömlekçiliğin ardından, tunç (bakır ve kalay karışımı) ve geç dönemde demircilik (MÖ 1400) zanaatların aşama aşama, gözlem, deney ve usta çırak ilişkisiyle ancak binlerce yılda geçirdiği evrimi anlatmak için örnek verilebilir.
Dini inanışlar, kuttörenleri ve mevsimsel tarım astronomi bilgisini, iktisadın ilerlemesi yazıyı, takvimi, rakamları geliştirmeyi zorunlu kılar. Binlerce yıl önce Mısır'lı astronomlar bir yılı tam olarak, 365 gün, artı altı saati Sirius yıldızını takip ederek hesaplamışlardır.
Zanaatlar gözlem ve pratik kullanım ile geri besleme yapılan uygulamalı bir alandır. Basitçe ilk ev yapımı, duvar inşası ardından su kemerleri, büyük tapınaklar ve sarayların yapılması mimarlığın ve matematiğin de doğmasına sebep olmuştur.
Bunların sonucunda şu önermeye ulaşılabilir: Bilimi oluşturan zanaatlardır.
TANRILAR HAKKINDA DÜŞÜNCELER
Ders içeriği: Tanrı Düşüncesinin kökenleri, Tanrılara yüklenilen Özellikler, Çok Tanrılılık , Tek Tanrılılık konuları işlenmektedir.Ruh kavramı
İnsanlar ölmüş atalarını rüyalarında görüp hala başka bir formda (ruh olarak) yaşamaya devam ettiklerini düşünmüş olmalıdır. Bu ruh kavramı ölümsüzlüğü ortaya çıkarmıştır. İnsan sonsuza kadar yaşayan ölümsüz bir varlıktır. Hayatının bir bölümünü cismani formda geçirdikten sonra ölüp ruh halinde yaşamaya devam etmektedir. Eski insanlarda ruh, canlılık anlamındadır.Ruh kavramı ölüm problemini ortadan kaldırmıştır. Hint mitolojisinde, Tanrı Krişna, savaşta karşı saftaki akrabalarını öldürmekten çekinen kahraman Arjuna'ya, ölümün beden için olduğu ve ruhun ölümsüz olduğu gerçeğini hatırlatarak savaşmaya devam etmesi gerektiğini söylemektedir.
Ataların sağlıklarında oldukları gibi öldükten sonra da kendilerini korumaya, kollamaya devam ettiklerine inanmışlardır. Bu inanış zamanla ilk ataları tanrısal bir niteliğe sokmuştur.
Evin bir bölümü (genellikle ambar) ölmüş ruhlara adanmış ilk tapınaklar olabilir. Her kabile kendi atasını tanrıya dönüştürmüştür. Çok tanrılı inançlarda tanrıların insanlar gibi davranması, insanlara benzemesinin sebebi bu sayılabilir. İlk dönemlerdeki tanrıların yaratma kaabiliyeti yoktur. Yapma, dönüştürme güçleri olan tanrılar tasavvur edilmiştir. Kabileye yardım eden, kollayan tanrılar...
Tanrı fikri ruhu güvenceye alır.
EVREN HAKKINDA DÜŞÜNCELER
Ders içeriği: Evrenin Yapılışı, evrenin katmanları, everinin yapıldığı öğeler çeşitli kültür ve medeniyetlere göre anlatılmakta ve genel bir değerlendirmesi yapılmaktadır.Bilgi birikimi arttıkça "ilk ilke"ye ihtiyaç duyulmuştur. Başlangıçta ne oldu, ne vardı...
İnsanın en üstte tuttuğu değer canlılıktır. Her şey canlılığı sürdürme temellidir. Evren tasavvurunun merkezinde insan vardır. İnsan, Tanrı, Evren ve Dünya ile başlayan ve Ölüm ile biten zamana bağımlı bir gerçekliktir.
Hayatı kavramak için ölümü anlamak gerekir. Ölümü anlamak için de doğum, ilk ata, ilk ilke ve ruh gibi kavramları sorgulamak...
İnsan düşünerek kendini kültürel olrak tanımlar ve evreni kendi merkezde olacak şekilde kurar.
Tanrı
Evren
Dünya
İnsan -> Merkezde
Ölüm
Her çağda ve her kültürde insanın evrenle ilgili düşünceleri kesintisiz devam etmiştir. Çünkü evren, insanın varoluş şartlarını sağlayan en büyük düzendir.
Evren, hazır olan bir maddeden ki bu ilk maddedir; Tanrı tarafından yapılmıştır. Tanrı evreni olması gerektiği gibi yapmıştır.
Sümer ve Mısır medeniyetlerinde evren, insanların kendilerinin merkezde olduğu ve yaşamlarını devam ettirdikleri geniş bir alan olarak tasavvur edilmiştir. Çevrede tanımadıkları her şey kötüdür, düşmandır, tehlikelidir.
Yahudi evren tasavvuru yaratma eylemi üzerine kurulmuştur. Yoktan var eden bir tanrı bütün evreni eksiksiz bir biçimde yaratmıştır. Ona bir amaç vermiştir.
Evren tasavvurunun maddeleri felsefenin temel problemleridir. Varlık sorunu felsefeyi ortaya çıkaran sorudur.
Arkhe, ilk ilke… Köken efsaneleri.
İNSAN HAKKINDA DÜŞÜNCELER
Ders içeriği: İnsanın yaratılışı, Ruh, İnsan olmanın zorlukları farklı medeniyetler açılarından incelenmektedirler.İnsan, evren tasavvurunun merkezinde bulunur ve tamamını belirler. Kendi evrenini tasarlayan insan aslında kendi varoluşunu açıklamaya çalışmaktadır. Ama insan bu tasavvurun en değerli varlığı değildir. Tanrılar, evrenin ilkleri ve ruhlar insandan önce gelir.
DEVLET HAKKINDA DÜŞÜNCELER
Ders içeriği: Devletin kökeni, yönetim ilkeleri, hukuk konuları haklar gibi konular incelenmektedir.Devlet problemi, felsefenin en eski problemlerinden bidisidir. Devlet denilince siyasi bir teşekkül akla gelir. Kurumdur. Toplumsal tüm kurumları içeren bir kurumdur. Kurumların görevi ihtiyaçları karşılamaktır. Hastane hastaları iyileştiren kurumdur mesela.
Devlet, kurumlar arası koordinasyonu sağlar. Efendi değildir ama öyle davranır. Devletin işletici unsuru hükümettir.
19. yüzyıl öncesinde, toplumun kurumları iyi çalıştığı zaman devletin durumu iyi görünmektedir. Devletin işleri iyi gitmiyorsa kurumlar doğru çalışmıyor demektir.
Elbette kurumun amacı olmalı. Devletin başarısı yöneticilerden bağımsız düşünülebilir.
Felsefi anlamda, devlet insanlık tarihinde nasıl ortaya çıktı. Yapısı nasıldır?
Günümüzdeki eşitsizliklerin esas sebebi ilk kurulan devletler ve süregelen gelenekleridir. Basitçe, kabile devletleşirken komşu kabileler sömürülür. Bu mantık hala geçerlidir.
Devlet, ekonomiyi tüketici olarak domine eder. Eski çağlardan beri özellikle mimarlık olmak üzere zanaatkarların bilgisinin artması devlet sayesinde olmuştur. Zanaatkarlar milliyetten bağımsızdır. Her dönemde, her milletten zanaatkar, farklı coğrafyalarda, farklı medeniyetlerde çalışmış ve eser bırakmıştır.
YÖNETİM HAKKINDA DÜŞÜNCELER
Ders içeriği: Kautalya, Cakravartin, Konfüçyüs, Lao Tzu'nun devlete ilişkin düşünceleri tartışılmaktadır.Eksen çağlarda kral, tanrının çocuğudur. Daha sonra bu inanış değişikliklere uğraöış ve tanrının ayrıcalık verdiği (kut verdiği) kişi yönetici olmuştur.
Sonraki aşamada devletin işleri çeşitlenmiştir. yirminci yüzyıla kadar devletin sadece üç temel görevi vardı. Güvenlik, vergi toplamak ve asker toplamak. Günümüzde devletten çok fazla şey bekliyoruz.
Devletin görevleri arttıkça yetkileri de artmakta kişisel alanımıza kadar girmeye başlamaktadır. Devlet her türlü bilgilerimizi topluyor. Bu ne kadar daha ve nasıl devam edecek?
Kişi haklarını, toplumsal düzeni tümüyle kontrol edebilme, dönüştürme gücü var.
Devlet insanlığın gelişmesindeki başat unsurdur. Felsefenin gündeminde devletin bu kadar yer tutmasının esas sebebi budur.
Devletin pek çok olumlu özellikleri olduğu gibi olumsuzlukları da vardır.
Sonuç olarak; devlet, kimliğine uygun bir şekilde kurulmuştur ve bir şekilde görevlerini yapmaktadır.
TARİH HAKKINDA DÜŞÜNCELER
Ders içeriği: Köken Efsaneleri, Kutsal Tarih ve Tarih Yazıcılığı anlatılmaktadır.İnsanın varoluşu söz konusu olduğunda tarih merkezi bir görev üstlenir. Tarih insanın varoluşunu temellendirir.
Süreç içinde tarihin görevi değişmese de tarihin kullanım tarzı değişmiştir.
Modern insan kendini evrensel tarihin akışının bir sonucu olarak görür ancak bu tarihi bütünüyle öğrenmek zorunda olduğunu düşünmez.
Arkaik toplumların insanı, kabilesinin köken efsanelerinde anlatılan anımsamak zorundadır. Ayrıca öyküyü yeniden gerçekleştirme imkanına da sahiptir.
Tarih düşüncesinde tanrısallık ağır basmaya başladıktan sonra mitoloji olmuştur. Mitoloji insanlar için tarihten daha ilginçtir.
DİN ve ÖLÜM HAKKINDA DÜŞÜNCELER
Ders içeriği: Dualar, Kötülük ve Şeytan, Kutsal Metinler, Tapınaklar , Ölüm ve Mezarlar konuları işlenmektedir.Hayatımızda her şey yolundayken elimizdeki bilgi ile yaşamaya devam ederiz. Öğretilenler doğrudur ve onlar toplumsal gerçekelrdir. Çıkarımız engellendiğinde sorgulamaya başlarız.
Kader nedir?
Akıl varsa ve akılla kavrıyorsam kader tanımını tekrar düzenlemeliyim.
Akıl temelli kavrayışa göre bilerek yaptıklarımdan sorumluyum hem bu dünyada hem de öldükten sonra.
Kader - Haksızlık.. Kullanırken başka şeyleri kastediyoruz.
Kötülüğü nasıl açıklıyoruz?
Çok tanrılı inançlarda, insanlara tuzak kura, kötülük yapan tanrılar vardır. Tek tanrılı inançlarda kötülüğü, kaderi, acı çekmeyi nasıl kabulleniyoruz. Çünkü acı bize tanrı tarafından yüklenmiştir. Tanrının adil olduğunu neden düşünüyoruz. Annemizin yaptığı yemek zehirli mi diye şüphe etmeyiz.
İnançlar psikolojik ihtiyaçlarımızı giderir. Sadece din değil, bilim, siyaset gibi bunlar da inanç sistemi ile ilgilidirler.
Kutsal kitapların kaynağı vahiydir. Vahiy tanrı ile konuşan peygamberin O’ndan öğrendiği bilgidir. Tanrısal sözdür. Tartışılmaz.
Tarih boyunca büyücüler, ruhlarla ve tanrı ile konuşabildiğinin iddia etmiştir. Hatta büyücü olmanın birinci şartı bu yetenektir.
Gündelik hayatta tüm bilgiler biri tarafından üretilmiştir.
Bilgi - Sanı
Doğduğumuzda bir bebek olarak bir düşünce evreninin içine doğarız. Büyüyüp olgunlaştıkça bazen evreni genişletecek veya değiştirecek şekilde düşünürüz.
Kutsal kitapların da kaynağı kişilerdir gibi görünüyor. Ezeli ve ebedi bir varlığı kavrayabilme yeteneğimiz yoktur. Ancak tasavvur edebiliriz (sanı). Tanrının karşısındaki konumumuz çok zayıftır. Büyük şehirdeki beş yaşındaki bir çocuk gibi…
Alanı genişleyenin değeri azalır.
Her inançta ortak noktalar olduğu halde bütününe bakınca birbirinden tamamen ayrıdır.
Dini iki anlamda kullanmalıyız:
İnanç, dua, ibadet
Medeniyet
Birinci amaç değişmezken ikinci anlam sürekli değişim halindedir.
Din ile devlet, medeniyet iç içedir. Bilim ve teknoloji de...
Tapınakların mihrabı genellikle doğuya bakar ki günün ilk ışıkları içine ışısın. Tapınak olan binalar kutsaldır.
BİLGELİKLERDE İLKE ANLAYIŞLARI
Ders içeriği: Maat, Ma, Tao, ying-Yang, Dharma, Kharma gibi değerler incelenmektedir.Biz insanlar, bilgiden dolayı tanrıyı ve evreni yarattık. Bilgilerin sınırına evren diyebiliriz. Bilmediklerimizin sınırını bilmiyoruz. Bildiklerimiz dışında da bir şeyler var bunu seziyoruz.
Sümer Me tableti, evreni, temel ilkeleri sıralar. Hintlilerde Om kavramı her şeyin özüdür, evrendir.
Yunanlılar, Babil, Mısır ve Perslerden aldıkları bilgileri kendi potalarında çok güzel eritmişlerdir. Bu sentezdir. Sentez felsefe için çok değerlidir.
Felsefe problemlerini araştır, felsefeciyi (filozofu) değil.
Hukuk nedir?
Adalet nedir?
Hukukun temel ilkesi adalettir. Amacı da adalettir. Ama herkes için adalet. Hukuk belli güç odaklarının belirlediği bir yapıdır. Yönetimler kamu hukuku yapar ve kendilerini kayırırlar.
Adalet ütopya mıdır?
Hukukun olduğu yerde adalet pratiği vardır. O yüzden adalet ütopya değil bir gerçekliktir. Adalet ile iktisadi şartlar arasında doğrudan ilişki vardır. İktisat zayıf olduğunda iyi bir hukuktan bahsedilemez.
Adalet deyince aşağıdaki üç anlamda kullanıldığı anlaşılmalıdır.
Hukuk: Kamu hukuku, hukuk kurallarına uygun hareket edilmesini yani adalet pratiğini tesis eder.
İnanç: İnanç açısından adalet öte dünya görüşüyle biçimlenir.
Ahlak: Ahlak açısından adalet, denklik ilkesiyle sağlanabilir. Özellikle iktisadi açıdan denklik sağlanamadığı için ahlaki anlamda adaletten söz edilemez.
Ahlak nedir?
En basit tanımı… (Kendi kabilende) Zarar verme, yardım et (mümkünse)
BİLGELİĞİN YAPISI
Ders içeriği: Bilgi anlayışları, denetlenebilir bilgiler ve hakikat anlayışı üzerinde durulmaktadır.Felsefenin nasıl bir ortamda kendine yer açıp oluştuğunu inceliyoruz.
Bilgelik, bir düşünce tarzıdır. Akıl yürütmeyi kuramsallaştırmadır.
Bilgelikte, bilgi verilmiştir. Ondan şüphe edilmez. Tanrısal bilgi tanrı tarafından verilmiştir.
Bilgelikte bilgi gelenekten gelir. İlk ataya verilmiştir. İlk atadan uzaklaştıkça bilgi unutulur ve insanlık bozulur. Tekrar öze dönülmesi gerekir.
Felsefede bilgi şüphe temellidir. Keşfedilir.
Bilgelikte bilgi “verili” iken, zanaatlarda, siyasette ve mezheplerde verili olmadığı, araştırmaya dayalı olduğu, zanaatlarda tecrübe gerektirdiği kabul edilmiştir.
Zanaatlarda, doğal yiyecek ve alet edavat denetimi gibi tecrübeyle sorun çözümü gerektirir. Deneme yanılma, zanaatlar için başat faktördür.
Siyasette rakiplerin gelişmesi farklı stratejiler gerektirdiği için verili bilgiye dayanan siyaset kullanışlı olmamaktadır.
Mezhepler verili bilginin sorgulanmasına dayanan ayrılıkçı hareketlerdir.
Bilgi “verili” de olsa, değişmiyor gibi görünüp içten içe yavaş yavaş değişir. Aile içi eklenmeler, evlilikler gibi, klanı büyütmekte ve problemleri değiştirmektedir. Kültür gelişir. Tarıma geçişten sonra mülkiyet sorunu gibi yeni problemler eklenmiştir.
Akıl
Aydınlanmada önemli olan aklın kullanımıdır. Kişinin kendi isteğiyle, hatasıyla düşmüş olduğu “ergin olma” durumundan kurtuluş aydınlanmadır.Akıllarını başkalarının kullanımına vermiş olanlar bu ergin olanlardır.
İnsanlar özellikle kiliseye aklının kullanımını vermiştir. Her ailenin bir rahibi olması buna örnektir.
Aklı kullanmak zor olanıdır. Doğduğumuzdan beri çeşitli kurumlar bizim yerimize aklı kullanıp yerimize karar vermeye devam eder. Birey olmak aklı kullanmaktır.
Aklı kullanmak iktisadi ve hukuk ortamı il iç içedir.
Felsefe büyücüler için birinci derecede önemlidir. Günümüzün akademisyenleri ve sanatçıları da büyücüler ile aynı anlama gelir.
Eksen çağlarda belirlenen değer sistemleri bugün de güçlerini korurlar.
Modernite ile içerikler değişmiştir ama formlar genelde aynı kalmışlardır. Bilgelikler de değişmez. Okullar kiliselerin aynısıdır denebilir.
Olumlu değişiklikleri öne çıkarmak istersek gelişmeden söz edebiliriz ama aksi de rahatlıkla savunulabilir.
BİLGELİKLERDE YÖNTEM ANLAYIŞI
Ders içeriği: Yöntem Unsurları incelenmekte ve Yöntem Olarak Efsanenin kullanılışı değerlendirilmektedir.Efsaneler
İnsanların akıl yürütme yöntemleri ve aklın çalışması tüm bireylerde aynı olmalıdır.
İnsanın doğası, hakikati keşfetmek ister. Düzenli bir yapı olarak evrenin hakikatinin insan ruhunda içkin olduğu yolundaki Platoncu anlayış, çok sayıda kültür ve medeniyette karşılaşılan bir inançtır. Bu evrensel düzene Mısır'da Ma'at, Hindistan'da Dharma, Çin'de Tao denilir. Tanrı ya da ilke olarak merkezde yer alan kavramlar, kültürel düzenin temel taşı olmuşlardır. Bu temel taşlar efsanelerle dile getirilmiş ve yaşatılmışlardır.
Efsaneler, mükemmel olan ve tanrısal kabul edilen gök düzeniyle (makrokozmos) toplumsal düzenin (mezokozmos) uyumlu olmasını ve ilişkili olarak da bireyin (mikrokozmos) mükemmelliğe ulaşmasını sağlar. Efsaneler, teorik bilginin temellendirme aracıdır ve hakikati sunmaktadır. Hakikat, inancı da içeren efsane tarafından dile getirildiğinde ondan şüphe etmenin bir anlamı yoktur.
Arkaik toplumlarda, (felsefe ve bilimin kullanıldığı dönem ve bölgeler dışında) teorik temellendirmeler efsane anlayışının merkezde olduğu bilgelikle yapılmıştır.
Bilgelik
Bilgelik, hayatı anlamlandırdığını iddia eder, ahlak temellidir. Huzur ortamı yaratmak ister. Sokrates, Yunus Emre, Buddha tarihteki bilgelere örnek olarak gösterilebilir.
İnsanlık gelişirken gelenekler, inanç ve ahlak gibi statükoyu korumak ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Kültürün korunması için dil gibi sabit unsurlar olmalıdır. Bilgeler statükoyu korur.
TEORİK DÜŞÜNCENİN GENEL ÇERÇEVESİ
Ders içeriği: Teorik düşüncenin ne anlama geldiği ve hangi unsurlara sahip olduğu sergilenmektedir.Kuramsal düşünce= teorik düşünce
Bir eseri sanat eseri yapan unsurlardan biri bizim ona gösterdiğimiz beğenidir. Sanatın en saf hali şarkıda, melodide, türküde saklıdır. Çünkü sanatı katmayı ve almayı katkısız sağlar.
Kuramsal düşünce bizim öğrenmemiz gereken en önemli şeydir. Felsefe bunun en üst noktasıdır.
Kuramsal olanlar, pratik olanları çoğunlukla içerir.
"İnsan özgür bir varlıktır." Dediğimizde bunun pratikle ilişkisi nedir?
Bir binayı gösterebiliyorken neden özgürlüğü, kırmızıyı gösteremiyoruz. Bunlar soyut ve gösterilemezdir ama onlarsız da yapamayız.
Her kültürde totemler, hayvan atalar, vardır. Çünkü insanın hayvandan olduğu kabul edilir. Kızılderililer bildikleri birçok bilginin kartallar veya ayılardan aldıklarını söyleyebilirler. Yani kartalın bir kabilenin tanrısı olması durumu, kuramsal bir temellendirmedir.
Bu bilgelik üzerinden teorik kurgudur.
Platon insanların bitkiler gibi topraktan doğduğunu söylemiştir. (Protogoras diyaloğu)
Su, istisnasız bütün kültürlerde esastır. Yaratılışın temeli olarak kabul edilir.
Tavsiye edilen yazar: Toshihiko İzutsu
Analitik düşünce doğrularımızı gözden geçirmeyi gerektirir. Araştırmacılık yargılarımızdaki çelişkiyi giderir.
Analitik düşünce nedir? Tavsiye edilen yazar: Descartes, Yöntem üzerine
Felsefede doğru bildiğin yolun neden doğru olduğunu başka yollarla karşılaştırarak gerekçelendirmek zorundasın.
Ne okursanız okuyun, onunla ilgili bir kaç paragraf yazın. Okuduklarımızı kullanabiliyorsak doğru yoldayız demektir. Anlatınca okuduklarımız bizim fikirlerimiz olur. Konuşurken daha az kelime kullanarak anlatmak istediğimiz anlatabilirken yazı dilinde her kelimeyi doğru yerde kullanmamız gerekir. Yazmanın öğreticiliği budur.
Düşüncelerini gerekçelendiremeyen düşünür değildir.
Teorik Bilgi, felsefeyle özellikle de Aristoteles ile birlikte önem kazanmıştır. Aristoteles, teorik bilginin zorunlu ihtiyaçları karşılamak için olmadığını, bu bilgi türünde amacın sadece bilmek olduğunu, pratik olanlardan daha değerli olduğunu ileri sürmüştür.
Yorumlar
Yorum Gönder