ARİSTOTELES'TE TÖZ, MADDE - FORM, POTANSİYEL - AKTÜEL, RUH VE CANLILIK KAVRAMLARI ÜZERİNE
Bu çalışmada, Aristoteles'in tözü ele alırken neden potansiyel-aktüel kavramları üzerinden bir sorgulama yürüttüğünü, bu sorgulama sonucunda madde-form ikiliğiyle yürütülen tartışmaya yönelik hangi kazanımlar elde edildiğini, Metafizik’te yürüttüğü tartışmalar sonucunda genel olarak nasıl bir doğa anlayışı ortaya koyduğunu, canlılığın ne olduğunu ve tüm bu tartışmalarla ilişki içerisinde töz, madde - form, potansiyel - aktüellik kavramlarının, canlılığın anlaşılmasında nasıl yardımcı olduğunu incelemeye çalışacağız.
Töz
Aristoteles, Metafizik kitabında, kendisinden önceki düşünürlerin varlığı ayırma, belirleme ve tanımlama çabasını özetledikten sonra varlığı, dört biçimde inceler: İlineksel olarak varlık, özü gereği varlık, doğru olarak varlık ve potansiyel - aktüel olarak varlık (Aristoteles,1996:1017a7 - 1017b9). İlinek, bir şeye ait olan ama zorunlu ve her zaman olmayan şeydir (Aristoteles,1996:1025a15). Bu tür ilineksel var olanlar zorunlu olmadıkları, başka türlü de olabilecekleri için kanıtlamanın konusu değillerdir (Aristoteles,1996:1026b3). Doğru anlamda varlık, Ross’a göre, zihin durumları ile ilgilidir ve mantık disiplininin konusudur (Ross,2011:s259). Aristoteles, özü gereği varlığın incelenmesini, yani töz araştırmasını Metafizik VII. (Z) ve VIII. (H) Kitaplarında yapar. IX. (Θ) Kitabında ise varlığı potansiyel-aktüel kavramları üzerinden inceler.
Aristoteles, töz (öz, varlık, ousia) araştırmasına Kategoriler kitabında başlar: Bir bağlantı içinde söylenmeyenlerin her biri varlık, nicelik, nitelik, görelik, uzam, zaman, durum, iyelik, etkinlik ya da edilginlik belirtir. Töz, belli bir insan ya da belli bir at gibi, ilk başta ve asıl anlamıyla, ne bir konu hakkında, ne de bir konu içinde tasdik edilmemiş olandır (Aristoteles,2002:2a4-5). Bu açıdan töz dışındaki diğer kategorilerin kendi başlarına varlıkları yoktur. Töz de onlarsız yani niteliksiz, niceliksiz vs var olamaz. Ancak bu kategoriler töze yüklenebilen şeylerdir. Ross’a göre, Aristoteles’in töz araştırmasının nihai hedefi, madde-form karşıtlığında, zamansal bir anda statik, potansiyel-aktüel karşıtlığında ise değişme süreci içinde dinamik olarak, bireysel tözlerde onları tözler kılan şeyin ne olduğunu belirlemektir. (Ross,2011:s262)
Madde - Form ve Potansiyellik - Aktüellik
Madde ve formu, töz olması bakımından ne olmaklığı sorusunu, dört neden kuramı içinde, maddi neden, formel neden, ereksel neden ve fail neden bağlamında incelemek mümkündür. Aristoteles’in tözü açıklamak için kullandığı tunç heykel örneğinden hareketle, bir şeyin tözünü oluşturan şey yani ilk özne (bu örnekte heykel), bir anlamda madde (tunç), başka bir anlamda form (sahip olduğu biçim), üçüncü bir anlamda ise madde ve formun birleşmesinden meydana gelen şeydir (Aristoteles,1996:1029a5). Varlık, adını formdan alan, form ve maddenin birleşmesinden meydana gelen bir bütündür. Her meydana gelen şey, bir parçası madde olduğu için madde ve bu madde yanında diğer bir şey, yani form içerdiği için formdur (Aristoteles,1996:1033b15). Bunlar sırasıyla maddi neden ve formel nedendir. Bir şeyin ne olduğunun form üzerinden tanımlanması bizi tür ve cinse yani tümellerin bilgisine götürür. Ancak bireysel bir var olandan bahsettiğimizde, tümelin formuna ve dolayısıyla tanımına sahip madde içeren bir bütün, töz olmaya daha yakındır. Tümel form, ereksel nedeni de açıklar. İnsanın akıllı varlık olması gibi, bireysel bir var olan, sahip olduğu form sebebiyle içinde kendi amacını taşır. Bir metalin bıçak formuna getirilmesi onun kesmesi içindir. Aristoteles’e göre, sanat (tekhne) aracılığıyla imal edilmiş bir nesne ile canlı bireyin meydana gelişi benzerdir ve varlıkların meydana gelişinin kanunu aynıdır. Mesela insanın formel nedeni insandır. Yapı sanatı evin formu olduğu gibi potansiyel forma sahip sperma da sanatkarın rolünü oynar. (Aristoteles,1996:1034b3). Bir evin fail nedeni, evi zihnindeki forma göre imal eden mimar; bir çocuğun fail nedeni ona kendi formunu aktaran babadır. Madde, bir anlamda her forma girebildiği için potansiyellik içerirken, form halihazırda gerçeklik halinde olan şey, işaret edilebilen tözdür; yani aktüelliktir.
Duyusal dünyada değişimin farkındayız ve her zaman A’nın B olduğuna şahit oluyoruz. Bu çelişkiye Aristoteles'in çözümü potansiyel-aktüel ilkesidir. Ross’a göre, mutlak anlamda B olmayan bir A'nın, aniden B olması değil, A'yı dikkatle incelersek onun B olmanın bazı koşullarına sahip olması sözkonusudur (Ross,2011:s277). Madde, değişimin dayanağıdır (Aristoteles,1996:983a30) ve potansiyellik içerir, ancak bir forma sahip olmadığı için değişmeye uğrama gücünden yoksundur (Aristoteles,1996:1014 b25). Form ise aktüelliktir. Maddenin potansiyelliği ancak form halinde yani aktüel olduğunda açıklanabilir. Aristoteles'e göre, akıl-dışı varlıklarda, gücüne uygun tarzda etkide bulunan ve etkiye uğrayan bir araya gelir gelmez etkilenme zorunluyken akılsal varlıklarda zorunlu değildir. Çünkü her akılsal gücün zıtları meydana getirmesine karşılık her akıl-dışı güç ancak tek bir etkiyi meydana getirebilir (Aristoteles,1996:1048a5).
Değişim - Devinim
Olan şeyler rastlantı ile oluşmadıysa ya doğal olarak ya da sanat (tekhne) sonucu oluşurlar ve olan bu şeyler de bir şey aracılığıyla ve bir şeyden hareketle değişerek olurlar (Aristoteles,1996:1032a15). Olanaklı olanın olanaklı olduğu için gerçekleşmesi devinimdir (Aristoteles,2019:201b4). Bu açıdan devinim, potansiyelliğin aktüelliğe geçişi olarak anlaşılabilir. Oluş ve yok oluş dışındaki değişimler yani tözün niteliğinin, niceliğinin ve konumunun değişimi devinimdir. Konum değişimi hareket anlamına gelir. Göksel cisimlerin devinimi bu şekildedir. Renk, sıcaklık, sertlik gibi niteliksel değişimler ve ölçü, büyüklük gibi niceliksel değişimler form değişikliğidir. Bu belirlenimlerin kendileri değişmezler. Başka bir şekilde ifade edersek; form, maddeyi değişime zorlar; soğuk olan bir şey, ısındığında başka bir form (sıcaklık formu) alır yahut genleşme sebebiyle boyu uzadığında… Nitelik formdur ve soğukluk değişerek sıcaklık olmaz.
Varlık yani tözün değişimi oluş/yokoluş bağlamında incelenir. Bir şeyin meydana gelmesinin ilk sebebi o şeyin olmamasıdır. Aristoteles, meydana gelen şeyin bir parçasının daha önceden var olması gerektiğini söyleyerek (Aristoteles,1996:1032b30), akıl yürütme ile oluşu yoksunluğa bağlar. Varlık, yokluktan oluşmaz. En altta, töz denilemeyecek (ilkesel olarak) prota hyle, hiç aktüellik içermeyen tamamen potansiyel ilk madde olmalıdır. En üstte bunun zıttı hiç potansiyellik içermeyen aktüel bir form. Aradaki bütün maddeler ve formlar birlikte tözdür. Mitolojiye paralel bir okuma ile, "Khaos"u ilk madde, “Tanrı”yı en üstteki nihai form kabul edersek, hiyerarşik düzen, maddenin forma kavuşma arzusu olarak görülebilir. Aristoteles bu bağlamda maddenin, ancak formuna doğru gidebildiğinde ve aktüel olduğunda artık formuna kavuştuğunu söyler (Aristoteles,1996:1050a15). Bu kavuşma, karşıtın karşıtına yönelmesi ama yok olmak için değil, tıpkı dişinin erkeğe, çirkinin güzele yönelmesi gibidir (Aristoteles,2019:192a20). Mesela mıknatıslar böyledir.
Bazı tözler oluşa gelirken onun maddesi olan töz - inşaatın eve dönüşmesinde olduğu gibi - yok olur. Ancak Aristoteles, töz mevkiini hakeden biricik şeyin, sadece yok oluşa tabi şeylerin doğası olduğunu, doğal bir tarzda var olmayan şeylerin belki gerçek anlamda töz bile olmadıklarını ifade eder (Aristoteles,1996:1043b20).
Doğa ve Canlılık
Kavrama sahip olmak ve nedenleri bilmek bilgeliktir (Aristoteles,1996:981b5). Aristoteles bu bağlamda değişimin tanımını vermiş ve değişen şeylerin nasıl değiştiğini açıklayarak nedenlerin bilgisine de ulaşmıştır. Bilgi olanaklı olduğunda, doğa felsefesinde bir tür bilgiye alan açılabilmesi mümkün olmuştur. Aristoteles’e göre, doğa bütün nesneler için bir düzen nedenidir. (Aristoteles,2019:252a12). Doğa çalışması ya da bilim yapmak doğadaki düzenliliğin veya potansiyelliğin anlaşılmasına yöneliktir. Kendisinden önceki düşünürlerin çelişki içermesi sebebiyle yadsıdıkları değişimi kendi felsefesinin esas omurgası olarak kullanan Aristoteles, Fizik kitabında, bütün bilimlerin hatta bütün sanıların devinimi var saydığını ya da kullandığını ve doğanın bir devinim ilkesi ve durağanlık (devinimin yokluğu) ilkesi olduğunu söyler (Aristoteles,2019:253b5). Devinebilir olanın devinmesi olanak halinde devinen demektir, devindiren nesne zaten aktüeldir. (Aristoteles,2019:257b9). Var olanların bazıları hiç devinmez, bazıları hep devinir, bazıları da bazen devinir bazen devinmez (Aristoteles,2019:253a25). Doğa felsefesinin konusu üçüncü türden devinenlerdir. Devinen ve devindiren şey birbirine temas ederek yahut aradaki bir başka şeyle birbirlerini etkileyerek potansiyel halden çıkarlar. Doğada boşluktan söz edilemeyecek bir süreklilik vardır. Öte yandan, Aristoteles’e göre, her ikisi de ezeli-ebedi olan, hep devinenler, mükemmel devinim olan dairesel hareket yapan göksel cisimler, hiç devinmeyen ise “hareket etmeyen hareket ettirici”dir. Hareket etmeksizin hareket ettiren ezeli-ebedi töz, hiç potansiyellik içermez, o salt aktüeldir (Aristoteles,1996:1072a25).
Canlılarda gözlemlenen devinim diğerlerinden farklıdır. (Aristoteles,2019:253a5). Bazı doğal var olanlar, yer değiştirme, büyüme, üreme, eksilme gibi veya nitelik değiştirme açısından kendi içinde devinim ve durağanlık ilkesi taşır (Aristoteles,2019:192b13). Aristoteles’in psikoloji ve biyolojiyi iki ayrı bilim olarak görmediği ve biyolojiye düşkün olduğu söylenir. Bireysel töz bağlamında, canlılığı tanımlayan Aristoteles’e göre, ruh, potansiyel olarak canlılığa sahip doğal bir organlaşmış nesnenin yani bedenin entelekhiasıdır (Aristoteles,2000:412b10). Bu tanıma göre ruh, madde-form karşıtlığı bağlamında, potansiyellik içeren bedenin bir çeşit formudur. Arslan’a göre, entelekhia, fiil anlamındadır ama eylemden çok statik mükemmelliğe işaret eder (Aristoteles,1996: Çev. Not 4, s211).
Ruhun üç cinsi vardır. Bunlar hiyerarşik olarak aşağıdan yukarıya doğru birbirlerini kapsayarak şu şekilde sıralanabilirler: Bitkisel ruh, hayvansal ruh ve insan ruhu. Aristoteles’e göre, bir şeyin yaşadığını söylememiz için zeka, duyumlama, yerel hareket ve dinginlik veya dahası beslenme hareketi, değişme ve büyüme gibi yetilerden, sadece birinin bulunması yeter. Bunlardan beslenme, değişme ve büyüme, bitkilerin sahip olduğu ruhun yetileridir. Hayvanlar bitkilerin aynı yetilerine sahip olmakla birlikte hazdan ve acıdan kaçınmak bağlamında; iştah, cesaret ve irade sahibidir, duyumlamaya ve bazıları da hareket yetilerine sahiptir. Yine bazı hayvanlar mesela insan ise bu ruh yetilerinin üstüne akıl yürütme yetisine ve zekaya da sahiptir (Aristoteles,2000:413b - 414b). Canlıların üremesi Aristoteles için dikkat çekicidir. Bir hayvanın, kendine benzeyen bir hayvanı veya bir bitkinin, kendine benzeyen başka bir bitkiyi yaratması, canlı varlıklar için fonksiyonların en doğalı, doğal etkinliklerinin amacı ve bir çeşit tanrısallıktır (Aristoteles,2000:415b). Ama hiçbir varlık kendi kendini türetemez; sadece varlığını korur (Aristoteles,2000:416b).
Sonuç
Aristoteles madde-form karşıtlığına farklı anlamlar yükleyerek bütünlüklü rasyonel bir açıklamaya ulaşmıştır: Doğa ilkedir; olanaklı olan, devindiren varsa devinir. Maddeyi belli formları almaya meyilli potansiyellik taşıyan, bir anlamda doğa, devinimin dayanağı olarak bir ilke, formu, aktüellik yani gerçekliği oluşturan, tanım bilgisine sahip, içinde amacı taşıyan ilke olarak evren tasavvuruna yerleştirmiştir. Öte yandan, hiç potansiyellik içermeyen form (eidos), Platoncu okumayla, ideaların bire indirilmesi olarak da yorumlanabilir. Çünkü Aristoteles'in, hareket etmeyen hareket ettiricisi, ruhun amacında söylendiği biçimde hem yaratıcılığa sahiptir hem en üst seviye ruhta bir yeti olarak yer alan potansiyel zekanın aktüelliği, "etkin akıl"da işaret ediliyor gibidir.
KAYNAKÇA
Aristoteles: Fizik, Çev. Saffet Babür, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 7. Baskı, 2019
Aristoteles: Kategoriler, Çev. Saffet Babür, Ankara, İmge Kitabevi, 2. Baskı, 2002
Aristoteles: Metafizik, Çev. Ahmet Arslan, Ankara, Sosyal Yayınlar, 1996
Aristoteles: Ruh Üzerine, Çev. Zeki Özcan, İstanbul, Alfa Yayınları, 2000
Ross, W. D.: Aristoteles, Çev. Ahmet Arslan, İstanbul, Kabalcı Yayıncılık, 2011
Yorumlar
Yorum Gönder